Ana içeriğe atla

kadın ve tanrı

 Biri diğerinden daha değerli değil. Biri diğerinden daha seçilesi değil. 

Kırgınlıklar, duyduğumuz en kötü fikir olan insan yaratıldığından itibaren vardı. Bu bir zaman problemi. Bu zamandan kaçamıyorum. Bu zamanı aşıp da yok olamıyorum bir anda hopskoç! diyerek. Eğer bu yok olabilme yeteneği/imkanı verilseydi bize yaratılırken o zaman insan fikri o kadar da kötü olmayabilirdi. Şaka yapıyorum yine olurdu. Çünkü bu yaşam formu başlı başına çok kötü. Çünkü bu yaşam formunda hâlâ aşılamayan bir sürü şey var zaman gibi. Belki de böyle düşünerek haksızlık ediyorum. Kime? Sanırım olmayan birine. Ama siz buna takılmayın. Çünkü zaten Tanrı öncesinde ruhmuş. Yani sadece ruhtan ibaretmiş. İnsanlaşmış sonra. Sürüleşiyor şimdi. Eğer sürüdeyseniz hepiniz tanrısınız. Kafamı nereye çevirsem herkes tanrıcılık peşinde. Belki de zorunluluktan. Zaten bundan neden nefret ediyorsak, herkes tanrıyı güç olarak gördüğünden insanlaşmadı mı o da? Ama şimdi boş verelim bunları. Bana ne tanrıdan ya, içelim heykel yapalım. Konu yine biri diğerinden daha seçilesi değile geliyor. Rüyamda devlerle savaşıyordum. Savaşırken yaptığım seçimler oy pusulasından yoksundu. Çünkü kafamda bir sandık taşımıyorum. Benim mental sağlığım sorgulanmamalı. Bu toplum benim mental sağlığımı yok saydı. Ama beni devleştirdi, benimle savaşıyor bu toplum. Çünkü kadınım. Kadın. Saçların tıkadı banyoyu. Bu toplum kirli. Bu toplum kanserli. Bu toplum çürük. Bu toplum ölüyor. Bu toplumun. Toplum. Kadın ayrı mıdır toplumdan? Ayrı mı tutulmalı, bu toplum komple akıl hastanesine yatırılmalı. Bu toplum her gün intihar ediyor. Bu toplum yaşayamıyor. Yaşamaya çalışmakla sınanıyoruz. Verdiği tüm mücadele yaşamak için bu toplumun. Ama bu toplumu yine bu toplum öldürüyor. Bu toplumda herkes katil. Bu toplumda herkes maktul. Bu toplum o kadar insanlık dışı ve yaşam karşıtı bir hâl aldı ki yasalarında ve mahkemelerinde ölmek meşrulaştı. Oysa benim seni sevmem toplumu gayrimeşru kıldı. Kılmasındı. Neyse bu toplumdan da bana ne. Ben en iyisi içip heykel yapayım biraz daha. Sonra bir okul kazanır ve giderim. Kaçınılmaz olan olur. Hakkımı ararım, terörist olurum. Şeytan bunun neresinde dediğimde kadın şeytandır derler. Orta Çağ'daki büyük veba salgını da böyle başlamış. Papa mı artık kimse bilmiyorum demiş ki kediler şeytandır, öldürün. Fareler çoğalmış sonra bir sürü insan ölmüş. Bu toplumda fareler çoğaldı şimdi, bir sürü insan bu toplumun vebasından ölüyor. Bir sürü insan dediğime bakmayın, bir sürü kadın diyorum aslında orada. Çünkü kadın her şeyden önce insandır, anne değil. Bilmelisiniz ki bu toplumun bu zamanında hâlâ insanlık mücadelesi veriliyor. Kayıtlara ve tarihe böyle geçsin lütfen. Tanrı bu toplumu es geçmiş. Sadece insanı yaratmış, insanlığı değil. Bu toplumda da sadece tanrıya inanılır, insanlığa değil. O yüzden tanrının yarattığı ya da yaratmadığı değil olay. İnsanlar neye inanacağını kendi seçer. Ama sadece şunu söylüyorum seçtiğimiz şeylerin hiçbiri diğerinden daha seçilesi değil. Ve hiçbir tanrı diğerinden daha inanılası değil. Kime göre diye soracak olursan benim değerlerime göre. Kısacası ben bu toplumda kabul görmeyenim. Ben bu topluma karşı savaş verenim. Benim savaşım bu düzenin beni dezavantajlı addetmesi ile başlamış. Ben bu düzeni hiç sevmiyorum. Bu düzen de beni hiç sevmiyor. Bu durumda ormana taşınmam gerek. Bıktım bu şehirden ve hükümetten. Tahrik oluyorlar parfümümden. 6284.
 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben ait olmayanım. Hiçbir zaman kendini ait hissetmeyen, bağlanamayan, olduğunu kabullenemeyen ya da kendini tanıyamadığı için tanışamayan o saçma manyağım. Bu bir giriş cümlesi mahiyetinde olmadı ama mazur görün. Ne zaman bir giriş yapmaya kalksam gerilirim. İlk olan şeyler beni hep geriyor. Okulun ilk günleri, ilk defa bir işe başlamak, yeni biriyle tanışmak ve başladığım kitabın ilk sayfaları falan. Ama gariptir kitap alırken genelde ilk cümlesini ve son cümlesini okuyup alırım. Bu da yayınlanmak için yazılmış ilk yazım. Belki de yayınlamam, bildiğiniz üzere gerginim. Yazıp yazıp sildiğimi görünce içimde bir takım vazgeçişler beliriyor. Ama çok doğaçlama daldım buraya öyle de devam ederim fazla kasmamak lazım geliyor bana. İnsanlar genelde birileri okusun diye yahut okumasını istedikleri okusun diye yazar. Bir de kimse okumasın diye yazanlar var. Bir ara hepimiz öyleydik. Bu blog kendimi anlamak için yazıldı, yazılıyor. Ne hakkında yazacağımı bilmiyorum. Elbette ki kendimle ilgili ...

kendimle münakaşa ediyoruz

 Olması Gerekenden Bir Tık Ötede Çanlar Kimin İçin Çalıyor'u bitirdim nihayet. Ama hâlâ çanların kimin için çaldığını anlayamadım. Sanırım ölen herkes için çalıyor bir şekilde ve galiba konu tam olarak bu değil. Aklımda kalan ve hatta üzerine konuşulması gereken bir cümle var paylaşmak istediğim: '' que pute es la guerra. '' (savaş ne büyük oruspuluk.) Ama bunu konuşmayacağız. Çünkü şimdi bilgeliğimle eğlenmek için deliliğimi parlatacağım biraz. Yukarıdan bir yerden konuşacağım, sanki buraya ait değilmişim gibi. Beynimde dolanan cümleleri dökebilmem için bilgeliğim yardım etmiyor bana. Kelimeleri yani, dolandırmama. Gözlerimi kapatıp bir zamanlar bütün dünya deliymiş diyorum. Ruhun bedeninden daha önce ölecek, artık korkacağın bir şey kalmadı diyor bilgeliğim. Sahi hayatta mıyım hâlâ? Bu tablo çok karamsar. Doğmadan önce gördük hepsini. Yaşamın tek amacı kabuk oluşturmaktır. İlk amacı belki de. Neyin? Yaşamın işte. Yaşamak hani, senin bildiğin gibi değil. Yani o şek...