Ana içeriğe atla

varlığımın türevi yok çünkü sürekli değil

 İçimden Canımı Almak Geliyor Ama Sadece Türev Alabiliyorum

Evet dostlar tweet bu kadar diyip çıkasım var bu hayattan. Kimsenin de gücüne gitmez sanki. Kendim hariç. Fakat galiba ona da gitmeyebilir. Kendisi şu an benden ayrı bir yerde takılıyor. Bilmiyorum yani bu konuda ne düşünür. Onu bırakalım isterseniz, bugün ondan bahsetmeyelim. Aslında bugün size bazen ne kadar durmak istediğimden bahsetmek istiyorum. Sadece durmak hani, durma eylemi. Durma işini yerine getirmek ve getirebilmek. Ama bunu isterken aynı zamanda, zaman da dursun istiyorum. Sen Aydınlatırsın Geceyi diye bir film var, tavsiye ederim. Oradaki gibi dursun istiyorum. Soyutlanayım bir anda. Benim de gitmek istediğim ya da istemediğim yere giden uçak ben içindeyken havada kalsın. Ne giderim ne kalırım. İşte yaşam. Ya durursun ya devam edersin. Bu tabloda uçağın içindeki mi yoksa zamanı durduran mı olmak isterdim bunu bilmiyorum. Tek bildiğim bunu nedensizce istediğim: kanımın akışı bile dursun benimle beraber. Çünkü ben bu devinimde kendime yer edinemiyorum. Edindiğim yer ise beni kabul etmiyor. Geçen sene sınavdan çıktığımda hiç rahatlamamıştım. Sebebi her şeyin yine aynı devam etmesiydi. İnsan zannediyor ki senin devinimin bittiğinde her şey duracak. Zannettiğim gibi olmayan çok şey varmış. Bunu idrak etmek de oldukça zaman alıyor yanılmıyorsam. Daha büyük hatta çok daha büyük bir hareketliliğe girdik sonrasında. Bana katkısı ise bir çift kol. Onlarla ne yapacağımı bilmediğim iki tane nesne. Varlık. Sürekli reddettiğim şeyler, bunu yapmaya devam ettikçe sanki bana yok oluyorlarmış gibi gelen şeyler. Bir şeyin yokluğunu savunmak onun varlığını reddetmekle olmuyormuş. Anlamaya çalıştığım yorucu bir cümle daha bu. Yine ayrı bir tablonun konusu. Ben ise asla çizilmiyorum. Bir plakla karakterimiz benzeyebilir bunda bir şey yok. Ama ben Van Gogh gibi kulağı kesik cümleler içerisindeyim. Yapabileceğim bir şey de yok başka. Karşıma türevini alamayacağım bir şey çıkana kadar yaşamaya devam sanırım. Ve dolayısıyla da anlamaya. Şimdi devam etmem gerektiğine karar kıldım. Çok değil aradan on kadar dakika geçtikten sonra ise yine durmak isteyeceğim. Bugün yüreğim kimsede durmayan bir bozuk saat olsun istedim. 
Sadece dursun. Kendi kendine ve öylece. İyi çalışmalar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben ait olmayanım. Hiçbir zaman kendini ait hissetmeyen, bağlanamayan, olduğunu kabullenemeyen ya da kendini tanıyamadığı için tanışamayan o saçma manyağım. Bu bir giriş cümlesi mahiyetinde olmadı ama mazur görün. Ne zaman bir giriş yapmaya kalksam gerilirim. İlk olan şeyler beni hep geriyor. Okulun ilk günleri, ilk defa bir işe başlamak, yeni biriyle tanışmak ve başladığım kitabın ilk sayfaları falan. Ama gariptir kitap alırken genelde ilk cümlesini ve son cümlesini okuyup alırım. Bu da yayınlanmak için yazılmış ilk yazım. Belki de yayınlamam, bildiğiniz üzere gerginim. Yazıp yazıp sildiğimi görünce içimde bir takım vazgeçişler beliriyor. Ama çok doğaçlama daldım buraya öyle de devam ederim fazla kasmamak lazım geliyor bana. İnsanlar genelde birileri okusun diye yahut okumasını istedikleri okusun diye yazar. Bir de kimse okumasın diye yazanlar var. Bir ara hepimiz öyleydik. Bu blog kendimi anlamak için yazıldı, yazılıyor. Ne hakkında yazacağımı bilmiyorum. Elbette ki kendimle ilgili ...

kendimle münakaşa ediyoruz

 Olması Gerekenden Bir Tık Ötede Çanlar Kimin İçin Çalıyor'u bitirdim nihayet. Ama hâlâ çanların kimin için çaldığını anlayamadım. Sanırım ölen herkes için çalıyor bir şekilde ve galiba konu tam olarak bu değil. Aklımda kalan ve hatta üzerine konuşulması gereken bir cümle var paylaşmak istediğim: '' que pute es la guerra. '' (savaş ne büyük oruspuluk.) Ama bunu konuşmayacağız. Çünkü şimdi bilgeliğimle eğlenmek için deliliğimi parlatacağım biraz. Yukarıdan bir yerden konuşacağım, sanki buraya ait değilmişim gibi. Beynimde dolanan cümleleri dökebilmem için bilgeliğim yardım etmiyor bana. Kelimeleri yani, dolandırmama. Gözlerimi kapatıp bir zamanlar bütün dünya deliymiş diyorum. Ruhun bedeninden daha önce ölecek, artık korkacağın bir şey kalmadı diyor bilgeliğim. Sahi hayatta mıyım hâlâ? Bu tablo çok karamsar. Doğmadan önce gördük hepsini. Yaşamın tek amacı kabuk oluşturmaktır. İlk amacı belki de. Neyin? Yaşamın işte. Yaşamak hani, senin bildiğin gibi değil. Yani o şek...