bugün öyle otururken kendimle bir mevzu konuşmaya başladık ve hüngür hüngür ağladım yine. ailemdeki
tüm kadınların acılarını üzerimde hissediyorum dedim. itiraf ettim bilge'ye bunu. bu acı beni bir terapi
seasından çıkmışımcasına kendime sarılırken, sarsılarak ve hıçkırarak ağlattı. buna
ihtiyaç duyduğumu bilmiyordum. bir yerde içimden çıkması gerekiyordu sanırım bu sümüklü hissin. gitmesi temizlenmesi gereken bi his. ne diye taşıyoruz içimizde bunu bu
kadar zaman bilinmez, bok olsa hepsi keşke. sindirebilsek ve atsak bünyemizden hemen
süper olurdu. acısı yıllar sürdü tüm o kadınların. nasıl hemen atılır ki.
dursun istiyorum, dursunlar istiyorum. kadınları rahat
bıraksınlar istiyorum. biz de onları rahat bırakmayalım istiyorum. sonra vazgeçiyorum. kimler ki bunlar, ben sen o biz ve onlar. hiçbir insan evladı yaşamamalı bunları. kadın erkek yaşlı çocuk okul müdürü
tuhafiyeci uçak mühendisi hafız mimar amir öğretmen avukat imam öğrenci anestezi
uzmanı terzi koltuk döşemeci terapist. fark etmiyor. fark etmek-sizin
gözetmeksizin. hepsi sizin. sizin olsun hepsi ya. ne zaman doyacaksınız
tahmini. nasıl doyabilirsiniz ki.
buzdolabına koy antidepresanları aman. sigaran çekmecende, çakmağın
ocak. tüp bitiyor senin yüzünden ve ben her sabah kahvaltı hazırlayıp kapını
çalıyorum senin. kalk hadi kahvaltı yapalım. açmıyorsun ki kapını, cevap vermek
bile zulüm sana. o odanın kapısında kimleri beklettin, balkondan dolanıp yanına
geldim ben. herkesi endişelendiriyorsun. bok gibi hissedildiği belliydi o odada
bir bok hissi vardı. havada asılı duran bir bok. pek iyi karşılamadın beni
haliyle şaşırdın çünkü. ben de durmak istemedim daha fazla. Kahvaltı hazırladım
dedim.
senin işler çok aksıyor her böyle yaptığında biliyorsun. herkes
birlik oluyor toparlamaya çalışıyoruz sen odadan çıkıp hayata dönene kadar. bıraktım
mutfağa kahvaltını, sucuklu yumurta. işe gidiyorum ben.
kendisi hariç herkese zarar vermekten başka bir bok yapmayan
bir insanın hayatını toparlamaya kaç yaşında başladım hatırlamıyorum. kaç yaşında
başladık diye sorsam daha doğru olur. bu sorumluluk hepimize yüklendi bir görev gibi. gizledik bunu. aile bu demek galiba. gece eve dönerken o
kırmızı arabada 5 kişiyiz hepimizin soyadı aynı. aile bu demek değil galiba. kardeş
çocukları birbirlerinin hayatında çok da fazla bir şey değildir.
üstü açılıyor o arabanın. hepimizin berbat sorunlu aileleri. sahile gidip midye yiyoruz, bazen arabayı durdurup yolun kenarında bira
içiyoruz. buzdolobına ilaç yerine bira mı koysak. kavga etmiş oluyoruz mesela,
o yolun kenarındaki kaldırım bunu düzeltiyor. hiç kardeşiz gibi hissedemiyorum
ama içimde bir aitlik var. iyi çocuklarız ama. onların hepsi dayak yerken ben başka bir ildeydim. onlar iyi çocuklardı. ait
hissetmem çok zor oldu bu yüzden, zaman aldı. zamanla da düzelttik aramızı. bilinçsiz
çocuklar değiliz birbirimize destek oluyoruz. babalarımız da oldu birbirine
destek. yatılı okulda çok çocuk dövdüler. ben de ehliyetimi aldım belki bu yaz kırmızı
arabayla gezdiririm bizim çocukları. umarım daha fazla üzülmeyiz.
kadınlar diyordum ailemdekiler. acıları falan var işte. en çok
acı çekenimiz hasta yatağında şimdi. gülpembemiz. giderse çok dağılacaklar. herkes
berbattı zaten daha bir berbat olacak ortalık. toparlamak yine bize kalacak. biz
de kalkıp sahile gideceğiz ağlamaya. berbat bir insan topluluğunu
güzelleştirebilecek, hizaya sokabilecek tek kadın olabilir babaannem. hayatı boyunca
çok acıya dayandı yıkılmadı. kemo mahvediyor.
ailemdeki kadınların hangisinin gözlerinin içine bakmak
isterseniz hepsinde anlamlandıramadığınız acı ve yorgunluk görürsünüz. erkeklerinde
göremezsiniz ama ailemin. hepsinin gözlerinin içi güler ve işleri yolundadır. bu
da onlara bazı haklar verir. bazı hiyerarşiler. ha üzgün erkeklerimiz de var
genellemeyeyim. aslında mutluluk-mutsuzluğa kadar her duyguya öyle çok
cinsiyetler atamışız ki. cidden bok vardı galiba. mutsuz kadın mutlu erkek. üzgün çocuk
kalpsiz adam. rahat kadın yavşak erkek. bir cinsiyeti olmalı mutlaka değil mi,
aman olmazsa gay falan oluruz allah korusun. bazen böyle sinirlenirim.
amcamın ceketini çaldım. kahverengi, kalın epey, desenleri
de güzel. umarım o ceketi ararken aklını yitiriyorsundur. bazen böyle
intikamlar alırım. kızını üzen babalar, hepsinin tek bir kızı var. oğlanlarına sorumluluk
yüklerler, almadıklarını görünce onlara bunu almama gibi bir hak verdiklerini
düşünmezler. çok önceden verdiler aslında bu hakları. dünyanın düzenini
kurarken, bozulacağı da akıllarına gelmedi. biz bozuyoz. kitaplar yazdı
babalar, kavimlere okudular. kadim kitaplardı. kendilerini öyle çok kandırdılar
ki neden toplumları da kandırmıyoruz diye düşündüler. ikna ettiler insanları
bunun böyle olması gerektiğine. çok net aslında bu böyle olmalı. erkek der ve
olur. kadim iknalardı bunlar da. iki ablam inandı buna, başka erkeklerin
kollarında buldular çözümü. günlerce haber alamadık onlardan, evlenivermişler. habersiz. kaçak gibi yaşadılar, yazık oldu. annemin de iki ablası böyle yapmış, annemi
dövmüşler onları bulamayınca. annem üniversiteyi kazanmış sonra toros dağlarından. soğuk
bir memleket demişler oraya. 19 yaşındayken bir kazak örmüş kendine, ben 19
olduğumda bana hediye etti onu. aldığım en değerli hediyedir. şükranım anneme.
beni sıcak hissettiren şeyleri çalarak yeni bir kişilik
yaratıyorum. deliriyor gibi değilim de, bilmiyorum biraz sıkıntılar var bende. bazen
sigarayı bırakıyorum. ağlamayı bırakamıyorum bir şu sıralar. o kadar düştü ki
ağlama eşiğim, kendimi üzüp üzüp de ağlayabiliyorum ortada hiçbir sebep yokken
de. annemi çok özledim mesela gidemedim bu dönem yanına.
anneannem yörük bir kadındır, yazın yaylaya çıkar çok
yukarılara. o iki göz evde ben kafayı toparlarım beş kilo ağırlığındaki
yorganının altında. annem de toparlar. biz üç kadın yürüyüş yaparız bazen, dağ kekiği
kokulu ağır yürüyüşlerimiz vardır. yufkayla yeşil fasulye yemeği. dedem doksan
altı yılında ölmüş, anneannemin yüzüğü hala parmağındadır. dedemin hala o evde
olduğunu hissettirir bize. o hastayken kemo yokmuş. böyle hüzünlerimiz de
vardır.
ben şimdi tek göz odamda tek başımayken bunların ağırlığını
sevmedim. anneannemin yayla evindeki o yorganın ağırlığına okeyim. çok dipte
hissettiğinizde kendinizi, çoğu zaman daha dibi olduğunu unutmayın. var diye de
kendinizi oraya çekmeyin. piramitlerin içindeki taş mezarın üstüne uzansanız
rahatlarsınız. Uzay çok büyük.
tüm dünya ailemlerdeki kadınlara bir özür borçlu yani uzun
lafın kısa versiyonu. dinozorlar bile özür dilemeli, onlar gittikten sonra bize
bu ataerki kaldığı için. tüm atalarıma da buradan saygılarımı gönderiyorum. daha
fazlası asla değil.
Yorumlar
Yorum Gönder